İngilizcede İletişim Fiilleri: Talk, Speak, Tell ve Say

Sen de İngilizcede to tell, to speak, to talk, and to say fiillerini karıştıranlardan mısın? Panik yapmana gerek yok! Her şeyden önce şunu bilmelisin ki, İngilizce öğrenenler tarafından en çok hata yapılan konulardan birisi bu. Yapmanız gereken arasındaki farklı öğrenmek ve birkaç alıştırma yapmanız. Göreceksin ki sonra hiçbir sorun kalmayacak!

Aşağıda, iletişim kurmayı ifade eden diğer fiillerle birlikte, bu fiillerin farklı özelliklerini açıkça anlatıyoruz.

Tell (söylemek)

To tell, birisine bir bilgi aktarıldığında kullanıldığından, ardından her zaman o bilgi muhatabası gelir. Bu durumda, muhatap dolaysız nesne olur ve başına edat konulmaz. Yani, bu fiilin iki dolaysız nesnesi vardır: konuşmanın nesnesi ve muhatap. Bu fiil ayrıca düzensizdir ve şöyle çekilir: tell, told, told.

I told you I don’t like when you leave your shoes on the carpet!
(Ayakkabılarını halının üzerinde bırakmandan hoşlanmadığımı söylemiştim!)

Can you tell Judy I am going out around 4 pm?
(Judy’e saat 4 gibi dışarı çıkacağımı söyleyebilir misin?)

Don’t worry, I won’t tell anybody.
(Merak etme, kimseye söylemem.)

She told everybody I am moving to Australia.
(Avustralya’ya taşındığımı herkese söylemiş.)

I always tell the truth to my friends.
(Arkadaşlarıma her zaman doğru söylerim.)

To tell fiili aynı zamanda konuşmanın konusu dile getirilmediğinde de kullanılabilir.

Tell me!
(Söyle bana!)

Say (demek, söylemek)

To tell’den farklı olarak, bu fiilde iki dolaysız nesne ile kullanılmaz. Dolayısıyla, dolaysız nesne iletilen bilgi, dolaylı nesne ise (önüne “to” edatıyla birlikte) muhataptır.

Please say hello to your parents for me.
(Anne babana selam söyle lütfen.)

Ayrıca, mesajın muhatabı orada bulunmak zorunda değildir.

I always say thank you to waiters.
(Garsonlara her zaman teşekkür ederim.)

I said that the new year will be amazing.
(Yeni yılın harika olacağını söylemiştim.)

Bu fiil konuşmaları doğrudan aktarmak için de kullanılır.

“I always say thank you to waiters,” she said.
(“Garsonlara her zaman teşekkür ederim,” dedi)

Speak (konuşmak)

Bu fiil genel olarak belli dili konuşma eylemini ve konuşmasız iletişimi ifade etmek için kullanılır. Öğrenmesi ve doğru bir şekilde kullanması kolay bir fiildir. Bağlama göre muhatabı ifade eden kelimenin önüne with veya to edatı konulur.

I don’t speak with Mark anymore.
(Artık Mark’la konuşmuyorum.)

Do you speak English?
(İngilizce konuşuyor musun?)

Talk (konuşmak)

To talk, to speak fiiline benzer ama bir dili bilmek anlamında kullanılmaz. Daha ziyade, bir konuşmayı ve sözlü bir alışverişi belirtmek için kullanılır. To speak fiilinden daha gayri resmi bir tınısı vardır.

I don’t want to talk to you.
(Seninle konuşmak istemiyorum.)

We need to talk about the situation.
(Durum hakkında konuşmamız gerek.)

Diğer İletişim Fiilleri

Bunlar iletişime dair eylemler için kullanılan fiillerden bazıları. Her birinin sadece anlamlarına değil, dilbilgisel yapılarına da dikkat et.

Mention (söylemek, bahsetmek)

I didn’t mention to you the reason for their delay.
(Gecikmelerinin nedenini sana söylemedim.)

Explain (Açıklamak)

Could you explain to me why I can’t solve this exercise?
(Bu egzersizi neden çözemeyeceğimi açıklar mısın?)

Reveal (söylemek, açığa çıkarmak)

I didn’t reveal to her the company’s strategy.
(Ona şirketin stratejisinden bahsetmedim.)

Highlight (belirtmek, altını çizmek)

The manager highlighted the main points of the results of the market survey.
(Müdür piyasa araştırmasının sonuçlarına dair başlıca noktaların altını çizdi.)

Announce (anons etmek, duyurmak)

Mary and John announced their wedding date.
(Mary ve John düğün tarihlerini duyurdu.)

Report (bildirmek, rapor etmek)

Local newspapers reported the news.
(Yerel gazeteler haberleri bildirdi.)

Transmit (iletmek, aktarmak)

Training is an effective way to transmit information about global warming and its possible solutions.
(Antrenman yapmak küresel ısınma ve olası çözümleri hakkında bilgi aktarmak için etkili bir yoldur.)

Convey (iletmek, götürmek)

Please convey my gratitude to your family.
(Lütfen ailene şükranlarımı ilet.)

Convince (ikna etmek)

Despite my efforts, I couldn’t convince him of my innocence.
(Çabalarıma rağmen, masum olduğuma onu ikna edemedim.)

Discuss (görüşmek, tartışmak)

The police want to discuss the recent events with the local people.
(Polis, yerel halkla yakında olan olaylar hakkında görüşmek istiyor.)

Sana başka neler söyleyebiliriz peki? İngilizceyi düzgün biçimde konuşmak ve etkili iletişim kurmak istiyorsan, neden çevrimiçi kursumuza başlamıyorsun? 144 ücretsiz video ders ve bir o kadar da kısa film yardımıyla, günlük hayata dair farklı bağlamlarda İngilizce konuşman için gerekli vasıfları edinmeni sağlıyoruz. Buna hayır dememelisin!

Tamam, kursu denemek istiyorum!
Tamam, uygulamayı indirmek istiyorum!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *