Modern bir Avrupa dili olan İngilizcenin dil bilgisi kuralları çoğunlukla karmaşık değildir. Yine de, diğer dillerde yer almayan bazı zorlu özellikleri vardır. Bunlardan biri de öbek fiillerdir (phrasal verbs). Deyimsel filler bir fiil ve bir ya da birden çok edatın fiile eklenmesi ve fiilin anlamını değiştirmesi sonucunda oluşur. Birçok öbek fiil vardır ve bunların birden fazla anlamı da olabilir (dört farklı anlamı olan örnekler de mevcuttur). Bu ezberlediğimiz tek bir anlamı bütün durumlarda kullanamayacağımızı unutmamamız önemlidir.
Bütün bunları düşünerek, dünyadaki bütün öbek fiilleri ezberlemek için kendinizi zorlamayın. Bütün bu fiilleri öğrenmek ancak zamanla olacaktır. Bugünkü video dersimizde Robin İngilizce konuşulan iş yerleri için en gerekli öbek fiiller üzerine yoğunlaşacak. Aynı zamanda konu içerisinde pratik yapmanız için bolca örnekler verecek.
Toplantıdan önce
Eğer patronunuz bir toplantıyı iptal etmek ya da ertelemek isterse, bunu İngilizce’de sıklıkla kullanılan iki öbek fiil ile ifade edebilir.
To call (something) off = To cancel something (bir şey iptal etmek)
Some of your colleagues couldn’t attend the meeting so it has been called off.
(Bazı iş arkadaşlarımız toplantıya katılamayacaktı, bu yüzden toplantı iptal edildi.)
To push (something) back = To delay something / To move something into the future (bir şeyi ertelemek, gelecekteki bir zamana kaydırmak)
It has now been rescheduled and pushed back to next month.
(Toplantı zamanı yeniden planlandı ve önümüzdeki aya ertelendi.)
Toplantı sırasında
Toplantıda tartışılması önceden planlanmış konular üzerinde konuşurken aşağıdaki fiillerin büyük olasılıkla kullanılacağını unutmamalısınız:
To bring (something) up = To mention (bir şeyden bahsetmek, bir şeyin konusunu açmak)
You want to talk about a particular matter so you bring it up during the meeting.
(Hakkında konuşmak istediğin bir şey varsa toplantıda konusunu açabilirsin.)
To come up with (something) = To think of something / Provide a new idea (bir fikir ileri sürmek, aklına bir şey gelmek)
During a work discussion, you come up with a great idea.
(İşle ilgili bir toplantıda harika bir fikir ileri sürmüştün.)
To take on something extra = To agree to accept additional responsibility (fazladan sorumluluk kabul etmek, )
Your boss wants you to take on some extra work.
(Patron senin daha fazla sorumluluk almanı istiyor.)
Ofiste sıradan bir günde
İngilizce’de günlük olarak kullanılan birçok öbek fiil iş hayatında da bir makineyi açıp kapatmaktan, not almaya ya da insanlarla iyi geçinmeye kadar varan çeşitli konularda kullanılabilir. Bazı örneklere göz atalım:
To switch (something) on = To start a piece of electronic equipment (elektronik bir aleti çalıştırmak)
You switch on your computer when you arrive at the office.
(Ofise geldiğinde bilgisayarını açarsın.)
To jot (something) down = To write information (bir bilgiyi yazarak not almak)
You jot down what you need to do during the day.
(Gün içinde yapman gerekenleri yazarsın.)
To back (something) up = To make several copies of electronic files (bir şeyin birden fazla kopyasını oluşturmak, yedeklemek)
You always backup your files.
(Her zaman dosyalarını yedeklemelisin.)
To run out of (something) = To exhaust a resource / For something to be finished (bir şeyi tüketmek, bir kaynağın tükenmesi)
It’s annoying when the printer runs out of ink.
(Yazıcının mürekkebinin bitmesi çok sinir bozucu.)
To get along with (someone) = To have a good relationship with someone (biriyle iyi geçinmek)
You get along well with your colleagues.
(İş arkadaşlarında iyi geçinirsin.)
To carry (something) out = To do something / To finish something (bir işi yapmak, bir işi bitirmek)
You carry out the tasks you are required to do.
(Yapman gereken işleri bitirirsin.)
Eğer “to get” fiili ile oluşturulan öbek fiillerin daha fazla örneğini duymak isterseniz, öğretmenlerimiz George ve Del’in dil bilgisi ve kelime bilgisi hakkında konuştukları eğlenceli programı her hafta dinleyebilirsiniz.
Ofiste yoğun bir gün
Ofiste aklınızı kaybetmeye yaklaştığınız yoğun günlerden birindeyseniz, kargaşa içindeki ofis ortamında kullanılabilecek birçok öbek fiil bulunuyor. Haydi, bunlardan bazılarına göz atalım:
To stay behind = To wait longer (in the office) than was anticipated (geride kalmak, gecikmek)
You usually stay behind to finish work.
İşlerini bitirmek için genellikle ofiste kalırsın.)
To get snowed under (kar altında kalmak) = To be inundated with tasks to complete (bitmesi gereken işler içinde boğulmak)
You get snowed under with paperwork at the end of every month.
(Her ayın sonunda evrak işleri içinde boğulursun.)
To burn (yourself) out = To overwork yourself to the point of fatigue or illness (kendini hasta edecek kadar çok çalışmak, kendini hırpalamak)
Be careful not to burn yourself out and become ill.
(Kendini hırpalayıp hasta olmamaya dikkat et.)
Telefonda konuşurken
Günümüzde birçoğumuzun cep telefonu olduğu için telefonlar ve telefon konuşmaları ile ilgili öbek fiillere aşinayız. Ancak, bu fiillerin ofis ortamı ile de son derece ilgili olduğunu unutmamalıyız. Aşağıdaki örneklerden bazılarını mutlaka duymuşsunuzdur:
To ring out = When the phone rings so much the line goes dead and nobody answers (çalan telefonu açmamak, telefonun hat düşene kadar çalması)
It’s frustrating when you need to speak to someone and their phone is ringing out because they are not able to answer it.
(Biriyle konuşmaya çalışırken telefonun hat düşene kadar çalması çok sinir bozucu.)
To pick up = The lift (the phone) = To answer the phone (telefonu cevaplamak)
Sometimes, you feel like all you are doing is picking up the phone in work.
(Bazen iş yerinde yaptığın tek şeyin telefonu cevaplamak olduğunu düşünürsün.)
To get through (to someone) = To be able to reach someone to speak to them (birine ulaşmak, biriyle konuşmak için irtibata geçmek)
When people can’t get through, they call back later.
(İnsanlar ulaşamadığında daha sonra tekrar ararlar.)
İşe alım
Bu makalenin uzamasından da anlayacağınız gibi iş yerinde kullanılan birçok öbek fiil vardır. Şirketler işe alım yaparken de bu durum pek farklı değildir. Aşağıdaki örneklere bakalım:
To take on (more staff) = To hire more staff / To recruit more staff (daha çok insan işe almak, işe alım yapmak)
The company is growing, we need to take on more staff.
(Şirket büyüyor, işe alım yapmalıyız.)
To fill in (a position) = To provide cover for a position (bir pozisyonu doldurmak)
We need to fill in 5 new positions.
(Doldurmamız gereken beş yeni pozisyon var.)
To lay off (someone) = To let someone go due to position no longer being available (pozisyonun kapanması üzerine birini işten çıkarmak)
It’s good news because we won’t need to lay off any staff.
(Haberler iyi, çünkü kimseyi işten çıkarmak zorunda kalmayacağız.)
Pratik yapmaya nasıl devam edebilirsiniz?
ABA English ücretsiz üyelik ile geniş ve kapsamlı İngilizce dersleri sunuyor. Derslerin içerikleri başlangıç seviyesinden iş ingilizcesine kadar ilerliyor. Ücretsiz üye olarak 144 adet video ders içeriğine ulaşabilir ve İngilizce dil bilgisi ve anlama becerilerinizi geliştirebilirsiniz. İngilizce öğrenmeyi daha fazla ertelemeyin! Hemen bugün hiçbir ücret ödemeden üye olun ve İngilizcenizi geliştirin.